Havuza giren kız bizim için de unut şu dünyanın dertlerini ,hiç değilse şu öğlen vakti . . .
20 Haziran 2009 Cumartesi
9 Haziran 2009 Salı
Bilgisizliğe Tapanlar
Bir olayın İNDİRGENEMEZ KARMAŞIKLIĞINA hükmetmek gerçekte hayal gücünün başarısızlığını simgeler. Doğal bir olaya olan kişisel şaşkınlığın karşısında hemen DOĞAÜSTÜ bir gücü akla getiren insanlar bir illüzyonisti şapkadan tavşan çıkarırken gördüklerinde bunun PARANORMAL bir olay olduğu sonucuna atlayan delilerden farksızdırlar. Oysa akıllı insanlar bu durumun mutlaka DOĞAL YOLLARDAN bir açıklaması olduğunu bilirler. İndirgenemez karmaşıklığın detaylı örneklerini bulmaya çalışmak aslen bilimsel bir ilerleme yöntemi değildir. MEVCUT BİLGİSİZLİKTEN KANIT ÇIKARMAYA ÇALIŞMAKTIR. Yaradılışçılar günümüzün bilim ya da bilgi birikiminde boşluklar bulmak için can atarlar. Eğer açık bir boşluk bulunursa bu boşluğu hükmen Tanrı’nın doldurma zorunluluğu olduğu addedilir. Eğer yeni bir fosilin keşfi bir boşluğu temizce ortadan ikiye ayırırsa yaradılışçı artık iki kat fazla boşluk olduğunu iddia edecektir. Böylece evrimsel geçiş yok farzedilir ve Tanrının müdahalesi HÜKMEN kazanır. Eğer bilim tarihi bize herhangi bir şey ispatlayacaksa bu, cahilliğimize TANRI İSMİNİ VEREREK bir yere ulaşamayacağımızdır.
Amerikan genetik bilimci Jerry Coyne
Atilla İlhan
Unutulmuş Kızlar Balladı
Bilinmez nerde bitmiş hangisi nerde başlar
Unutulmuş kızları mevsimlik sevdaların
Yalnızlığa uzun Kanlıca'da bir çınar
Savrulan yaprakları hicranlı sonbaharın
Unutulmuş kızları mevsimlik sevdaların
Porno bir romandan birisi çıplak çıkar
Öbürü bir fotoğraf cebinde her oğlanın
Bazıları evlenir evlenmez boşanmışlar
Ne adresi belli ne adı bazılarının
Unutulmuş kızları mevsimlik sevdaların
Yıldızlar prensesi oysa bir zamanlar
Suyundan çıktıkları masmavi aynaların
Kime dokunsalardı birden tutuşup yanar
Islak sıcaklığından kalın dudaklarının
Unutulmuş kızlar mevsimlik sevdaların
Esk şarkılara mı yoksa saklanmışlar
Tramvay duraklarına belki rüyaların
Harcanmış mutluluk ümitleridir yaşar
İçinde bir yerinde mutsuz ihtiyarların
Unutulmuş kızları mevsimlik sevdaların
Atilla İlhan
Bilinmez nerde bitmiş hangisi nerde başlar
Unutulmuş kızları mevsimlik sevdaların
Yalnızlığa uzun Kanlıca'da bir çınar
Savrulan yaprakları hicranlı sonbaharın
Unutulmuş kızları mevsimlik sevdaların
Porno bir romandan birisi çıplak çıkar
Öbürü bir fotoğraf cebinde her oğlanın
Bazıları evlenir evlenmez boşanmışlar
Ne adresi belli ne adı bazılarının
Unutulmuş kızları mevsimlik sevdaların
Yıldızlar prensesi oysa bir zamanlar
Suyundan çıktıkları masmavi aynaların
Kime dokunsalardı birden tutuşup yanar
Islak sıcaklığından kalın dudaklarının
Unutulmuş kızlar mevsimlik sevdaların
Esk şarkılara mı yoksa saklanmışlar
Tramvay duraklarına belki rüyaların
Harcanmış mutluluk ümitleridir yaşar
İçinde bir yerinde mutsuz ihtiyarların
Unutulmuş kızları mevsimlik sevdaların
Atilla İlhan
31 Mayıs 2009 Pazar
Editors
Push Your Head Towards The Air
If I lay face down on the ground
Would you walk all over me?
Have we learnt what we set out to learn?
Well come home, we will see
Now don't drown in your tears babe
Push your head towards the air
Now don't drown in your tears babe
I will always be there
When you fall and you can't find your way
Push your hand up to the sky
I will run just to, to be by your side
Don't you ever bat an eye
Now don't drown in your tears babe
Push your head towards the air
Now don't drown in your tears babe
Now don't drown in your tears babe
I will always be there
But I will tear the prize from your hand
Keep you from harm, that's what you said
There's people climbing out of their cars
Lining the roadside, trying to glimpse at the dead
Now don't drown in your tears babe
Push your head toward the air
Now don't drown in your tears babe
I will always be there
30 Mayıs 2009 Cumartesi
Ahmet Erhan
Blues
Yağmurdan kaçarken taşa tutuldum
Dönüp bakamadım bile
Şimdi kendi içine yağan bir bulutum
Kağıtlar yeşeriyor toprak yerine
Saçlarımı uzattım, aynayı kırdım
Deri ceketimi çıkardım sandıktan
Cebimde 20 yıl önceki sevgilimin resmi
O mu büyüdü, ben mi yaşlandım?
Gümüş tabakamı, köstekli saatimi
Bir blues ritmiyle kullanıyorum
Her sabah yeniden uyansam da
Naftalinli bir gençlik bu yaşadığım
İpsiz ruhum, sarsak, serseri
Otobanlarda sırtında heybesiyle
Cafelerde tuborg bira ve patates cipsiyle
Durdun bir yerde, çağını bekliyorsun
Ahmet Erhan
28 Mayıs 2009 Perşembe
The 27 Club
20 Mayıs 2009 Çarşamba
Thelma And Louise
Keşke bu iki kadın kadar cesaretli olabilsek ,onlar kadar ahlaklı ve dürüst.Keşke hep yaz olsa , kadınlar daha önde dursa ,Geeni Davis hep gülümsese ,yollar gitmekle hiç bitmese ,herkes güneyli aksanıyla konuşsa ,margarita ve tekila evlenip sonsuza kadar mutlu yaşasa ,Teksas'dan geçmeden Oklohoma'dan Meksika'ya gidilebilse ,yeşil Thunderbird ler Büyük Kanyonun üzerinden uçabilse . . . Kesinlikle kaçırmayın ,kaçırttırmayın.
9 Mayıs 2009 Cumartesi
Paris, Texas
6 Mayıs 2009 Çarşamba
Pablo Neruda
Yavaş Yavaş Ölürler
Yavaş yavaş ölürler seyahat etmeyenler ,
Yavaş yavaş ölürler okumayanlar, müzik dinlemeyenler ,
Vicdanlarında hoşgörmeyi barındırmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler izzetinefislerini yıkanlar ,
Hiçbir zaman yardım istemeyenler.
Yavaş yavaş ölürler ,
Alışkanlıklara esir olanlar ,her gün aynı yolları yürüyenler
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler ,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen veya bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
İhtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı görmek istemekten kaçınanlar
Yavaş yavaş ölürler.
Yavaş yavaş ölürler.
Yavaş yavaş ölürler,
Aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar.
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar.
Yavaş yavaş ölürler.
Pablo Neruda
3 Mayıs 2009 Pazar
Nazım Hikmet
Hayatı Iskalama Şansın Yok Senin
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığınainanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahatolsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur veyaptıkların onun dudağında hafif bir gülümsemeyaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmayahazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadıneden beyaz değil?" diye bir soruyla bilekarsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin.Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın herzaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyihalin cezanda indirim sağlamaz. Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunuyapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesenkarşılığında mutlaka başka bir iddiaylakarşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanmasıgerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın,güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın."Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumluduraşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendineengeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksikyaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamakiçin uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak olüksü sonuna kadar yaşasın. Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak"yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani,yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğuhiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydireline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurkende mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğinsokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyifverecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında.Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü decabası.... Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsunasolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilipde duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığınsürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeterki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevdaduygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve ozaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkilerdeğil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
NAZIM HİKMET
NAZIM HİKMET
26 Nisan 2009 Pazar
Arthur Rimbaud
His
Gezineceğim mavi yaz akşamları patikalarında,
Ezerek cılız otları, benekli buğdaylar arasından
Dalgın, serinliğini hissedeceğim ayaklarımda!
Açık başımıı terkedeceğim yıkanmaya rüzgara!
Konuşmayacağım, asla düşünmeyeceğim
Ve ben bir çingene gibi, uzağa, çok uzağa gideceğim
Tabiatın koynunda bir kadınla yaşar gibi.
Arthur Rimbaud
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)