27 Nisan 2010 Salı

Kemal Burkay

Spartaküs

hayat bir türküdür spartaküs
avutucudur geçicidir
güneş tepeler üstünde yükselirken
ve kıyıları döverken mor dalgalar
hayat bir türküdür spartaküs
köylü kadınların küçük çocukların söylediği
orda trakya ovalarında

özgürlük uçan kuşlara benzer
ağaç yaprağına yağmur damlasına benzer
varinia'nın gözyaşlarına spartaküs
o britanyalı köle kadının, o kır çiçeğinin
bir gladiyatörün acı gülüşüne benzer
kanları toprağa belenirken

onlar dostluğu bilirler mi
kardeşliği bilirler mi
başkası için ölmeyi hiç
onlar bilirler mi spartaküs
ayağa kalkınca makedonya'nın
lombardiya'nın taşı toprağı
yaşlıları, hastaları, genç kızları
özgürlük için saçları bayraklaşan

onlar, roma'nın uygar efendileri
dövüşken horoz yetiştirir gibi
avrupa'nın, asya'nın, afrika'nın
o, kölelikten başka hakkı olmayan
en güçlü insanlarını meydanlarda
birbirine öldürtüp kahkahalarla gülen
eğlenceye ve elmaslara çılgınca düşkün
onlar, roma'nın uygar efendileri

frigya ovasında yetişen buğday
acem ipeği, mısır pamuğu
besili sığırları afrika'nın
finike'nin sedir ağaçları
ve genç kızları normandiya'nın
herşey, hatta dalgalar, gökyüzü
dağlar, esen yel ve gün ışığı
güya bu efendiler içindi.

köle doğmak boynunda bir zincirle
sırtında bir kamçıyla
yüreğinde bir damgayla spartaküs
uşaklık edeceğin saraylar yapmak
geçemiyeceğin köprüler, sürüneceğin yollar
çürüyeceğin zindanlar yapmak
ve taşımak olmayan günahlarını sırtında
doğduğun günden öldüğün güne kadar
zincirleri kırmak güzeldir spartaküs
gökyüzü gibidir, yaşamak gibidir
aşk gibidir
çıkmak geceden güne
zincirlerden öte uzundur dünya
duvarlardan öte yaşamak geniştir
besbelli sevginin en güzeli
zincirleri kırmaktır yeryüzünde

hiç unutabilir misin spartaküs
yüzünü afrikalı zencinin
gözlerini unutabilir misin
ancak bu denli sevebilir insan
kılıç, kan ve romalılar arasında bile
gönlü böylesine sevgiyle taşan
bu adam
seni öldürmemek için kendi öldü
sen o zaman vurulmuştun işte
ölüm güzeldir böyle yaşamaktan

bir romalı yüreği gibi değil
ezik bir köle yüreği gibi çiçek yetiştiren
ak bulutların öptüğü
makedonya dağlarından
cins atlar büyüten, yapağı veren
macar ovalarından
çıkıp karlı alp dağlarını
köle toprakları bir boydan bir boya aşan
bir su gibi içip özgürlüğü
mızrağının ucunda
alınteri ve sevgi taşıyan
sen ki o mermer saraylarda yaşıyan
kölelerin bayrağı spartaküs

kan ve kemikler üstüne şanları kurulu
parayla, döneklikle soylu olmuş kişilerin
bilmediği bunca şeyi bilirdin
sen ki bir çocuk için yaşamayı
bir kadına gönül vermeyi
eğilip toprağı öpmeyi bilirdin spartaküs
"biz kölelerin de bir tanrısı vardır..."
bunu bilmiyordun işte
çünkü kölelerin tanrısı yoktur spartaküs

yoksulluk kötüdür spartaküs
bilgisizlik kötüdür
ama hiçbir şey boyun eğmekten
daha kötü değildir
sen de yenildin sonunda
bir çarmıhta can verdin
ama bir türkü gibi çağdan çağa
erkekçe savaşmayı öğrettin insanlara
adını öğrettin spartaküs.


1 Nisan 2010 Perşembe

Halil Cibran


ÇOCUKLAR

Sizin diye bildiğiniz evlatlar gerçekte sizin değildirler,
Onlar kendilerini özleyen Hayat'ın oğulları ve kızlarıdırlar,
Sizler aracılığıyla dünyaya gelmişlerdir ama sizden değildirler,
Sizlerin yanındadırlar ama sizlerin malı değildirler,
Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi asla,
Çünkü onların kendi düşünceleri vardır,
Onların bedenlerini barındırabilirsiniz ama Ruhlarını asla,
Çünkü onların Ruhları geleceğin sarayında oturur,
Ve sizler düşlerinizde bile orayı ziyaret edemezsiniz,
Kendinizi onlara benzetmeye çalışabilirsiniz,
Ama onları kendinize benzetmeye çalışmayın hiç ,
Çünkü Hayat ne geriye gider ne de geçmişle ilgilenir,
Sizler,evlatların birer canlı ok gibi fırlatıldıkları yaylarsınız,
Yayı gerenin elinde seve seve bükülün,
Çünkü oku atan O güç ,uzaklaşan okları sevdiği kadar,
Elindeki sağlam yayı da sever ....

Halil CİBRAN